5 Ağustos 2010 Perşembe

Kıbrıs - Mavi Köşk



KAÇAKÇININ KÖŞKÜ...
Kıbrıs tatili sırasında gezme fırsatı bulduğumuz ve her detayı ile beni çok çok etkileyen bir mekan; Mavi Köşk.
O kadarki, tatilden döndüğümüzden beri herkese uzun uzun anlatıyorum, size anlatmazsam olmaz değil mi? :)
Sevgili Yaşar’a bizi Mavi Köşk’e götürdüğü için ayrıca teşekkür etmek isterim.
*****
Mavi Köşk; Makarios’un avukatı ve Orta Doğu’nun en büyük silah tüccarı; İtalyan asıllı Rum olan Pablo Pavilides’in evi.
1956 tarihinde yapılmış, Girne – Güzelyurt dağ yolu üzerinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi yakınlarındaki Çamlıbel köyünde bulunuyor.
Mavi Köşk; evin yapıldığı yıllardaki teknolojiyi ve imkanları düşününce sizi kelimenin tam anlamı ile hayrete düşürüyor, az sonra anlatacağım detaylar eminim sizi de çok şaşırtacak.
Köşk; şu anda askeri bölgede yer alıyor, girişi nizamiye’den yapıyor ve kimlik bilgilerinizi veriyorsunuz.
Giriş ücreti; 2 TL. Bahçesini ve havuz bölümünü tek başınıza dolaşabilirsiniz ama evin içinde sizi aynı zamanda asker olan bir rehber gezdiriyor, böylesi tabi çok iyi olmuş, çünkü inanılmaz bilgiler veriyor rehber gezi sırasında.
Rehberlik hizmeti sırasında benim en çok dikkatimi çeken; oldukça yanlı bir anlatım yapılması.
Cümleler genellikle; “masum insanların kanlarından beslenen bu cani”, “masum insanların gözyaşlarının üzerinde mutlulukla oturan bu insafsız adam” diye başlıyor, “İtalya’da bir mafya toplantısında öldürüldü, hak yerini buldu” şeklinde bitiyor.
Dönemin en büyük silah tüccarı olan Pablo Pavilides’e bir Türk vatandaşı olarak sempati duymam tabiî ki imkansız ama yinede anlatım biraz tuhaf geldi bana…
Mavi Köşk; genellikle tüm müzelerde olduğu gibi pazartesi günü kapalı, diğer günler ziyarete açık.
Tatiliniz eğer bir hafta ise, cumartesi-pazar değil, mutlaka hafta içi gidin derim, bu köşk sessiz sakin çok daha keyifle gezilecek bir mekan çünkü.
Ben kısmet olur, Kıbrıs’a tekrar gidersek mutlaka hafta içi bir kez daha gitmek istiyorum.

tablolar

giris

Köşk’ün girişinde; dönemin acılarını yansıtan fotoğraflar, Osmanlı döneminden kalma Kıbrıs haritası ve çeşitli manzara fotoğrafları var.
Bu giriş aynı zamanda bahçeye ve havuza açılıyor. İlk dikkatimi çeken yerdeki seramikler, bugün bile hala çok şıklar bence.

basinkosesi

Blogumdaki bu yazıyı göndersem, panoya asarlar mı acaba? Ne dersiniz :)

evicindekihavuz1

evicindekihavuz2

evicindekihavuz

Evin girişinden, içinde havuz bulunan büyük salona geçiyorsunuz. Salon üç bölümden oluşuyor, müzik bölümü, havuz ve bekleme bölümü.
Havuz bugün bile hala çok görkemli, zamanında bayan konukların bu havuzda süt banyosu yaptığı söyleniyor. Hatta ünlü film yıldızı Sophia Loren’de bu evde konuk olmuş ve süt banyosu yapmış.
Köşk'te; tavan bölümündeki kartonpiyer içlerinde, gizli ışıklandırma ve klima sistemi ise orijinal ve bugün bile kullanılır durumda, dönemin teknolojisi düşünülünce Pavilides’in zekası ve zenginliği ortaya çıkıyor aslında.

beklemesalonu

beklemesalonu1

Bekleme Salonu; konuklar ilk geldiklerinde bu kısımda dinleniyorlar, daha sonra ev sahibi tarafından kabul ediliyorlarmış.
Evin her yerinde olduğu gibi burada da müthiş zevkli bir dekorasyon var, goblen tablolar, goblen abajur ve berjer koltuklar, büfe, her şey orijinal ve birbirinden zevkli.
Günümüzde bile içinde çok fazla değişiklik yapmadan yaşanacak şekilde hala – tabi bana göre- :)

muzikbolumu

Müzik bölümü; bu bölümde de yine tüm eşyalar gibi, piyano ve radyo’da orijinal.
Burada piyano eşliğinde danslar edilirmiş.

ciniobjeler

objeler1

konsolheykel

Evin hepsi birbirinden değerli objeleri; vitrinde duran likör takımı da, bekleyen misafirlere kahve ve likör ikram etmek için sıklıkla kullanılırmış.

kutuphane2

Kütüphane bölümü; tek kelime ile muhteşem. Aynı zamanda avukat olan ve dönemin Rum lideri Makarios’unda avukatı olan Pablo Pavilides’in inanılmaz zengin bir kitap koleksiyonu bulunmakta.
Kitaplara hızlıca bir göz gezdirdim ve Pablo Pavilides’in mutfağa ve yemek kültürüne de çok meraklı olduğu izlenimi edindim.
Arşivinde; “İtalyan mutfağına bakış”, “İtalyan Yemek Kültürü” gibi çok sayıda kitap dikkatimi çekti, algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek :)

kutuphane1

Kütüphane bölümündeki perde; evin tek orijinal perdesi. Çok özel bir kumaştan –beş kat elyaf ile- yapılmış ve içeriye ışık, güneş hatta soğuk girmesini engelliyor.
En önemli özelliği ise içeriye ses almaması!
Bunu test etmek için, rehberimiz perdeyi açıyor ve içeriye müthiş bir havuz-fıskiye gürültüsü doluyor, Pavilides sessizlik içinde çalışmak istediğinde, perdeyi kapatması yeterli oluyormuş.
Aynı şekilde, çalışma masası ve koltuğu da özel. Her ikisi de ceylan derisinden yapılmış, koltuğunun en önemli özelliği bir süre oturduktan sonra rahatsızlık vermesi. Bu şekilde gece uzun saatler boyunca uykusu gelmeden çalışabiliyormuş Pavilides…

giris2

objeler3

Köşk’ün; yatak odalarının bulunduğu, üst bölümünü gezmeye başlıyoruz, bu kısımda rehber galoş giymemiz için bizi uyarıyor.
Gördüğünüz gibi köşk’teki hemen her obje ve her eşya, insanda fotoğraflama isteği uyandırıyor.

heykel

Köşk’ün en ilgi çekici objelerinden biri de bu; denge heykeli. Bu heykelin mutlaka düz bir zeminde durması gerekiyor ve en ufak bir sarsıntıda dahi dengesini yitirerek sallanıyor. Bulunduğu konum; evin tam merkezi imiş ve heykel olası bir deprem anında bütün köşk ahalisini uyarmak için kullanılıyormuş.
Böyle bir durumda çok farklı bir mimari ile yapılan sarı oda’da yani deprem özel odasında toplanıyorlarmış.

pablokarakalem

Koridorlarda; Pablo Pavilides’in kendi yaptığı kara kalem çalışmaları da bulunuyor.

banyo1

Köşk’teki bütün yatak odaları –çocuk odası dahil- aynı mantık ile dizayn edilmiş. Girişte bir oturma grubu, giyinme bölümü, ebeveyn banyosu ve ayrı yatak odası.
Yatak odasında ise mutlaka iki koltuk, sehpa, konsol ve televizyon bulunuyor. Tavanlarda kartonpiyer içinde klima ve ışıklandırma sistemi yine bütün odalarda mevcut, evin hiçbir köşesinde, hiçbir detay unutulmamış.

sarioda

Sarı oda; çocuk odası olarak dizayn edilmiş. Pablo Pavilides evli değilmiş ve çocuğu yokmuş ama çocuklar konusunda çok hassasmış. Bu bölümdeki tüm eşyalar; koltuklar, konsol, sehpa ve banyodaki tüm aksesuarlar çocukların boyuna uygun, küçük yapılmış.
Hatta dolap renkleri ve kulpları bile pembe ve mavi yapılmış.
Oda’nın en önemli özelliği evden bağımsız bir şekilde inşa edilmesi. Tavan ile duvarlar arasında 2-3 cm.lik bir boşluk bırakılmış, nedeni; olası bir depremde bu odanın hiçbir şekilde sarsıntıdan etkilenmemesi.
Çocuklara çok önem verdiği için bu şekilde hazırlattığı oda, aynı zamanda büyükler içinde olası bir depremde toplanılan yermiş.

yesiloda

Yeşil oda; aynı zamanda Pablo Pavilides’in özel odasına açılıyor. Bu nedenle diğer odalardan farklı olarak, odada birde salon takımı ve yemek odası takımı bulunuyor.
Bu oda aynı zamanda dinlenme ve keyif odası olduğu için renk olarak yeşil düşünülmüş.
Koltukların kumaşı da yine özel. Bir süre oturunca insanın uykusunu getiren, rahatlatan bir kumaştan yapılmış.
Pablo Pavilides bu koltuklarda dinlenip, televizyon izleyerek uykusunu getirirmiş.
Odadaki tüm eşyalar ve televizyon da yine orijinal…

pabloyatak

Pablo Pavilides’in yatak odası; diğer odalardaki tüm detaylar burada da mevcut.
Oda da iki pencere bulunuyor, birinden güneşin doğuşu, diğerinden de batışı izlenebilecek şekilde dizayn edilmiş.
Yatağının arkasında gizli bir geçit bulunuyormuş. Barış harekatı sırasında, bu geçitten kaçarak kurtulmuş.
Kendisi çıktıktan hemen sonra yerleştirdiği bomba sistemi ile geçidi patlatmış, bu nedenle günümüzde bile hala geçidin nereye çıktığı bilinmiyor.

pablokasa

Pablo Pavilides’in odasındaki özel kasa; yakın zaman önce yurtdışından özel uzmanlar getirtilerek patlatılmış, içinden elli sterlin ve bir altın anahtar çıkmış. Köşk’te ki hiçbir odanın kilidine ya da eşyaya uymayan bu anahtarın hala nereyi açtığı bilinmiyor ve sırrını koruyormuş.

aynaligunahcikartma

Köşk’ün pek çok yerinde, en büyüğü bahçede olmak üzere günah çıkartma köşeleri buluyor. Üstteki fotoğrafta görülen; Pablo Pavilides’in özel odasındaki günah çıkartma köşesi. Özelliği; dokuz parça aynadan yapılı bir tablo asılı olması. Bu aynalar sayesinde; Pavilides günah çıkarırken odanın her yerini kontrol edebiliyor ve olası bir saldırıya karşı tedbir almış oluyormuş.

kirmizioda

Kırmızı oda; yine bir misafir odası ama aynı zamanda özel toplantıların, rehberimizin deyimi ile; mafya toplantılarının yapıldığı bir oda olarak kullanılıyormuş. Misafirler uzun masada otururken Pavilides köşede bulunan tekli masada oturmayı tercih ediyormuş. Nedeni ise; arkasından gelebilecek bir saldırıyı engellemek.
Fark edeceğiniz üzere ölüm korkusu had safhada imiş…

kirmizioda1

tablo

Kırmızı oda’da bulunan bu tablonun en önemli özelliği; hangi açıdan bakarsanız bakın, Meryem Ana’nın gözlerinin size bakması ve elinin açısının hep aynı şekilde size doğru olması.
Bunu test etmek için odada 360 derece tur attık mı? Elbette, evet :)

evicindekilise

evicindekilise1

Benim dekorasyonu nedeniyle önce kilise sandığım bu bölüm, aslında içki salonu imiş. Duvarlarında; sevdiği kişilerin burçlarını simgeleyen semboller ve değişik metal aksesuarlar var. Duvarın birindeki boğa sembolü gibi.
Bardaki seramiklerin de yine hepsinin orijinal olduğu söyleniyor.

Yine bir rivayete göre; Pavilides’in 13′e özel bir ilgisi var. Evdeki havuz da 13 musluklu fıskiye sistemi, evde 13 oda, evin şeklinin –ya da bahçesinin- 13 şeklinde olması ve buna benzer birçok şey 13 rakamı çevresinde odaklanmış.

taverna

tavernakolaj

Taverna bölümü; misafirlerin topluca yemek yediği, canlı müzik gruplarının dinlenildiği, yemek ve aynı zamanda eğlence mekanı :)
Bu bölümde ilk dikkatimizi çeken, farklı renklerdeki masa ve sandalyeler oldu.
Nedeni ise; kalan misafirlerin kaldıkları odanın rengi olan masalardan başka masaya oturmalarına izin verilmemesi; dolayısıyla herhangi bir kalabalık durumunda evin içerisindeki düzeni ve asayişi sağlayabilmek olarak anlatılıyor.

terasyemekodasi

Yemek Salonu; aynı zamanda muhteşem manzaralı, geniş bir terasa açılıyor. Yemek yendikten sonra terasta kahveler içildiğine eminim :)
Burada da yine eşyalar, yer karoları, her şey çok zevkli.
Arkada görülen mini bar; termos mantığı ile yapılmış ve içi ayna ile kaplı. Bu şekilde herhangi bir elektrik bağlantısı olmadığı halde, içecekleri sıcak ya da soğuk saklayabiliyor.

terasyemekmasasi

Koltukta oturan hanımı fark ettiniz mi? Kendisi “lütfen dokunmayınız” yazan koltuklarda hatıra fotoğrafı çektiren, yine “lütfen dokunmayınız” yazan piyanoda konser vermeye kalkan! ve yine “lütfen dokunmayınız” yazan deprem heykelciğini eline alıp seven, heykelin bulunduğu konsolu yumruklayarak eşine; “bak bak burası yıkılmıyormuş depremde” diyerek! bilgi veren muhterem bir şahsiyet!
Sadece o olsa iyi, “lütfen dokunmayınız” yazan tabloları elleriyle seven, örtüleri kaldırıp altına bakan insanlarda gördük ne yazık ki :(
Yasaklar mı çok cazip, yoksa hala çok cahil bir toplum muyuz? Bilemiyorum, düşünmekte istemiyorum :(((

teraszigon

Evin her köşesinde ayrı bir detay var; örneğin burada gördüğünüz dörtlü sehpanın üzerinde insan figürleri var. En büyüğünde; dört, diğerlerinde üç, iki ve bir insan figürü var. Misafir sayısına göre kullanılıyormuş bu sehpalar…
Arkasında bulunan dolap ise yılda dört kez, bukalemun yağı ile yağlanıyormuş. Bukalemun bulunduğu ortama göre renk değiştiren bir canlı biliyorsunuz, yılda dört kez yağlandığı için; doğal olarak her mevsim renk değiştiriyormuş.
Pavilides, köşk’ten ayrıldıktan sonra uzun yıllar evin bakımı için para ve bu dolap için de özel yağ göndermiş ancak 1986’da ölünce, dolap en son gönderdiği mevsimde –son baharda- sarı olarak kalmış.

terasoturmagrubu1

terasoturmagrubu

Yemek salonunda bulunan geniş teras; gerçekten çok geniş, öyle ki iki oturma grubu rahatça sığmış.
Sehpaların üzerindeki heykellere likör ya da şarap konuluyormuş, söylendiğine göre, kadın şeklindeki heykelden; kadınlar, erkek şeklindeki heykelden ise; erkekler içki içermiş.

bahce

Köşk'ü gezmeyi bitirip, bahçeye çıktık, bana kalsa içeride rahatlıkla üç dört saat geçirebilirdim ya neyse :)
Bahçe; günümüzde de çok bakımlı, her köşesi tertemiz.

arslanlisarapcesmesi

Aslanlı Çeşme; çok aktif olarak kullanılırmış. İçindeki haznede her daim şarap olur ve mekanizması sayesinde aslanın ağzından sürekli şarap akarmış.
Söylendiğine göre; Pavilides bu bölgede şarap içmekte olan kadınların üzerine balkondan bir elma atar ve elmayı kim yakalar ise geceyi onunla geçirirmiş.

askcesmesi1

askcesmesi

Pavilides; aslen İtalyan olduğu için sanırım, bahçesine İtalya’da bulunan Aşk Çeşmesi’nin aynısını küçük boyutlarda yaptırmış.
Havuz; köşkün nazardan korunması amacıyla göz şeklinde ve orijinal çeşmedeki ritüellerin hepsi burada da geçerli.
Arkanızı dönüyor ve havuza metal para atıyorsunuz, para tura gelirse dileğiniz kabul oluyor ve en önemlisi tekrar bu köşk’e geliyorsunuz :)

havuz1

Evin her köşesinde; lüks kelimesinin hakkı sonuna kadar verildiği gibi aynı şey havuz içinde geçerli.
Günümüz şartlarında bile havuz son derece büyük ve görkemli. Tramplen dahil hiçbir detay atlanmamış.

miniamfitiyatro

Köşk’ün en uç noktasında mini bir amfi tiyatro yer alıyor.
Gerçek bir amfi tiyatro akustiğine sahip bu bölümde; tam ortada bulunan siyah mermer taşın üzerinde durup, köşke doğru konuştuğunuzda kulaklarınızda sesinizin yankısını duyuyorsunuz.
Avukat olan Pavilides, mahkemede savunma yapmaya bu bölümde hazırlanıyor, bu sayede mahkeme heyetini etkilemek için konuşmasını yapacağı ses tonuna karar veriyormuş.

manzara

Köşkün bahçesinin en son noktasında müthiş bir manzara var.
Bu noktadan ilerideki bütün dağlar ve boğaz görünüyor. Buradan bütün alanı kontrol edebilen Pavilides’in, silahları denize açılan bu boğazdan kaçırdığı söyleniyor.
Ayrıca kaçak silahlar ile dolu gemiler; bu boğazdan gelir, eve kadar ise hayvanlar üzerinde taşınırmış.
Fotoğrafta görülen taş zeminin, bir kat altında Rum askerlerin bulunduğu güvenlik noktası varmış, askerler günün her saati nöbet tutuyormuş.

Köşk’ün en önemli özelliği; fotoğraflarda görünen dağların tepe noktaları bile dahil hiçbir noktadan görünmemesi!
Pavilides, çok yakın arkadaşı olan bir mimara bu köşkü yaptırdıktan sonra köşkün yerinin kimse tarafından bilinmemesi için mimarı öldürtmüş.
Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca, burayı ele geçirebilmek için bölgenin ve köşkün bilinmeyişi nedeniyle ne yazık ki birçok askerimiz şehit düşmüş.

****

Dilimin döndüğünce sizlere anlatmaya çalıştığım; Mavi Köşk tüm detayları ile gerçekten çok ama çok etkileyici bir mekan.
Köşk’ü; hiçbir detayı ve konforu göz ardı etmeden dizayn eden Pavilides’in bu eve tutku ile bağlı olması, bir gün mutlaka geri döneceğini düşünerek, son ana kadar evin bakımını uzaktan da olsa takip etmesi kesinlikle boşuna değil.
Neyse ki, köşk artık askerimizin emin ellerinde, tek bir milyarderin özel mülkü değil ve bizler de her istediğimizde gezebiliyoruz.
Kıbrıs’a yolunuz düşerse, gezinizin bir bölümüne mutlaka Mavi Köşk’ü dahil edin, yazının tamamını sıkılmadan okuduysanız yanınızdaki kişilere rehberlik edip, bir güzel havanızı atın ve benim kulaklarımı çınlatın olur mu? :)

17 yorum:

PAPATYA PRENSES dedi ki...

yıllar önce babam iş için gittiğinde, annemde onu ziyarete gitmiş ve babanın asker olan arkadaşı gezdirmişti onları. bize de anlatmışlardı.
en çok bir süre sonra sertleşen koltuğua hayran kalmıştım. bir de her mevsime uygun renklere bürünen sehpalara. en son cilanan mevsim sonbaharda kalmışlar.

Adsız dedi ki...

Müge Hanım.Köşkle ilgili yazınızın tamamını sıkılmadan okudum.Köşkün içi değişik amaçlarla tasarlanmış.Rastgele yapılmamış.Enteresan geldi bana.paylaştığınız için teşekkür ederim.Sevgilerle..

isil dedi ki...

tesekkürler Müge harika bir anlatim olmus. Evet dedigin gibi rehber askerler biraz yanli anlatiyor ama düsününce gercekten haklilar zaten asil önemlisi kibris halkida ayni sekilde düsünüyor dolayisi ile kim olsa o sekilde yanli anlatirdi:) hayran kaldigim yer ise sesinin yanki yaptigi kücük amfi tiyatro. o dönemde inanilmaz bir akustik e sahip. Sahsen test etmistim bende gezerken.:) diline saglik cok tesekkürler anlattigin icin anilarim canlandi gözümde :)

yeşim dedi ki...

kıbrısta 10 yıl önce garnizon komutanlığı görevi yaptık .köşkü 2 kez gezmiştik.bildiğim kadarı ile köşkü gezerken resim ve video çekmek ve bilgilerin basın aracılığı ile yayınlanması kesinlikle yasaktı...tümen komutanımızda bu konuda kesinlikle taviz vermiyordu bizlere bile...
arkadaşım siz izin almışmıydınız bu resim ve bilgileri yayınlamak için.sonradan başınız ağrımasın ....hatırlatmak istedim...

Müge Hüner dedi ki...

Sevgili Yetur;
Uyarı için çok teşekkür ederim.
Konu ile ilgili Köşk’ün yetkilileri ile konuştuk.
Bize; "fotoğraf çekebilirsiniz ama video çekmek yasak" denildi.
Bizde kendisini dinleyerek, video çekimi yapmadık.
Basın yolu ile paylaşmak konusunda ise; tek kelime edilmedi, ki zaten ben kendimi basın organı olarak görmüyorum :)
Basın organı bu işten ticari gelir elde eden kişidir.
Ben sadece gezdiğim bir yeri –izin de alarak- sizlere paylaşıyorum.

Mavi Köşk gibi, tarihi, turistik zenginliklerimiz ne kadar çok kişi tarafından bilinir ve ziyaret edilir ise, yakın tarihimiz; yanlış bilgiler ile şehir efsaneleri gibi kulaktan kulağa yayılmaktansa, doğru bilgiler ile paylaşılır ise, çok daha iyi olur bence.

Ayrıca; yasaklar konusunda çok hassasımdır.
Yazıda da fark etmişsindir, yasaklara uymayan ve her şeye dokunan o hanımı neredeyse dövecektim, çok sinirlendim :(

İlgin ve uyarın için gerçekten çok teşekkürler...

Sevgiler.

sedeff dedi ki...

fotoğraflar harika yazı da öyle:) uzun yazılar genel de sıkıcı olur ama bu istisna. şimdiden ramazanınız hayırlı olsun. sevgiler.

Adsız dedi ki...

Yazının tamamını hıc sıkılmadan okudum muge ablacım :)
Ne şanslısın ki boyle etkıleyıcı bır mekanda bulunmussun:) Nedendr bilmem ama bu tip gizem dolu eski mimariler benim çok dıkkatımı çeker ve uzun zaman etkisinden kurtulamam ..
Gözlemlerini bizlerle paylaştığın için çook teşekkurler :) sevgıler smyye ygmr

ruma dedi ki...

The scenery is dreamy. . .

Wonderful Nature.



From Japan.
Greetings.
ruma

MEHTAP dedi ki...

SİZ HARİKA BİR ŞEKİLDE ANLATMIŞSINIZ HERŞEY MÜKEMMEL

Adsız dedi ki...

bir rivayete gore paulo paolides havuzun uzerindeki balkandon kirmizi elma atar havuza havuzda yuzen erkek yada bayan kim yakalarsa ogun onunla birlikte olurmus

Adsız dedi ki...

Kıbrıslıyım, maalesef bu köşk hakkında anlatılanlar doğru değil, sahibi biraz egzantrik bir adam olan bir araba satıcısıydı, Byron Pavlides. Kıbrısta vefat etti.

mithat kamay dedi ki...

evet 1993 yılında bende kıbrısta askerdim ve mavi köşkü gezme imkanım oldo anlatıklaızla beni birdaha oraya gütürdünüz çok teşekür edrim saygılar

Adsız dedi ki...

Çok teşekkür ederim. Yeniden Mavi köşke dönmüş gibi oldum.

Cuneyt Narbay dedi ki...

15 Şubat 2015de Mavi Köşk turuna katıldım ve şunu söyleyebilirim; biraz okumuş,dünyayı ve ülkesini biraz olsun gezmiş, insan tanımış, hele hele askerliğini yapmış, hiçkimse bu hikayeye sorgulamadan körü körüne inanmayı tercih etmez. Rehberlik yapan askerin "bizden önceki arkadaşlar yatak odasındaki bu kapağı kaçış tüneli olarak anlatmışlar fakat bu havalandırma kanallarının şaftıdır biz terhis olduktan sonra siz istediğiniz gibi anlatın" şeklindeki söylemini duyduktan sonra kısa bir web taramasıyla ulaştığım bilgilerle mesleğimin verdiği algıda seçicilik birbiriyle örtüşünce açıkçası turun kalanında sadece evin güzelliğine kendimi bıraktım ve anlatılan hikayedeki absürdlüklere çok takılmadım. Detaylı bilgi için bu linke göz atmanızı tavsiye ederim> https://answers.yahoo.com/question/index?qid=20070914011140AAhmNOJ
Bir iç mimar olarak, eve girmeden dikkatimi çeken bahçedeki klima santrali, duvardaki fancoil kumandaları ve içerideki lineer slotlar yatağın arkasındaki kapağın şaft kapağı olduğunu doğruluyordu. Pavlo Pavlides ismi dahi, anlatımı yapan askerin kolay ezberlemesi için uydurulmuş olan bu adamın gerçek ismi Byron Pavlides… 1957 yılında böylesi naif iç mekanlar yaratmak için mimar tutmuş, kütüphanesinde bir oda dolusu kitabı olan, sanat eserlerine ilgi duyan, meslek sahibi haliyle bugünün tabiriyle biraz da cemiyet hayatı yaşayan bu adamın avukatlığın yanında aynı zamanda General Motors un bayisiymiş.
Şu soruyu kendinize sormanız lazım: Savaş ortamında Adada yaşayan zengin bir Türk olsanız , Türk komutan ve politikacılarla bir araya gelmez miydiniz? Haliyle bu adam da Rumlarla toplantılar yapmış ve bir süre sonra evini terk etmiş…fakat bana kalırsa Silahlı Kuvvetlerimiz savaş sonrası dönemde bir AntiRum propagandası olarak profesyonel bir yazara bir senaryo hazırlatmış ve vadiye bakan sığınak ise muhtemelen Türk Komutanların karargah olarak kullandığı zamanda inşa edilmiş. Kaldı ki adamın "silah kaçakçısı" olduğunu destekleyici hiçbir somut belge, internette herhangi bir tarihi yazı veya kanıt yok. Evin içinde şahsın "tek fotoğrafı" :) olarak gösterilen siyah beyaz fotoğraftaki şapkalı adamın, gangster imajı yaratmak için özenle seçilmiş olduğu ve ağzındaki sigaranın da fotomontajla eklendiğini bugün bir çocuk dahi ilk bakışta anlayabilir. Hele o içinde Sophia Loren in süt banyosu yaptığı iddia edilen havuz..Allahaşkına yetişkin bir kadın olarak o süs havuzunun içine otursanız süt kalça kemiğinizin hizasından yukarı çıkmaz çünkü iki basamaklı havuzun derinliği 25 cm ve ortasındaki derin yerde ise fıskiye var oraya da giremezsiniz. Diyeceğim o ki; araştırın, sorgulayın, empati yapın…biz hep ezberden kaybetmedik mi?

Adsız dedi ki...

Merhabalar değerli misafirler:) Cüneyit Bey yorumunuzu okudum ve bir kısmında kesinlikle haklısınız köşkteki rehberlerin verdikleri bilgiler tutarsızlık gösteriyor ama bunun sebebi olarak da orda ki rehberlik yapan vatan evlatlarını suçlamamız yanlış olur. Sonuçta onlar askerliğini yapan, her Türk vatandaşı bilirki emir komuta zinciriyle hareket eden askerler, bundan dolayı daha fazlasını onlardan bekememiz yanlış olur.Peki bu konuda neler yapılabilinir diye kısadan hisse düşünecek olursak bu köşk hakkında ilgililerden daha detaylı bi araştırma yapılarak bir sunum yapılması istene bilir ki bu ilgililer orda askerliğini yapan rehber çocuklar değildir.Yada araştırmacı bir insanım diyorsanız bunu sıradan bir insanda yapabilir ama nasıl mı web de arama motorundan arayarak değil.Çünkü web de yalan yanlış bilgilerle dolu malesef. O dönemde yaşayan insanlardanda sorup gerçekleri öğrenebiliriz öğle değilmi?Köşkte seksenli yılların başında görev yapmış askerler hala yaşamaktalar yada Tepebaşındaki yaşayan köylülerden sorup öğrenip parçaları birleştirerek anlatılmayan gerçekleri öğrene bilriz.

Cuneyt Narbay dedi ki...

8 ocak tarihinde yorum yapan kişiye: Öncelikle adım Cüneyit değil Cüneyt. Yazı yazmada ve okumada belirli kurallar vardır, bu kurallar edebiyatta, gazetecilikte, mahkemelerde, resmi kurumlara başvurularda ortak bir dildir. Biz toplum olarak bu ortak dilden çok uzaklaştığımız için pek çok kanun ve benim yazım gibi kişisel yorumlar bir başkası tarafından yanlış yorumlanmakta ve anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Yazılar bildiğiniz gibi 3 bölümden oluşur: Giriş (Açıklama), Gelişme (Dava Özeti), Sonuç (İstem). Benim yorumumun giriş kısmında Mavi Köşk'e nasıl ve hangi tarihte gittiğimi belirtiyorum, gelişme kısmında ise ev ile ilgili teknik tanımlamalar ve yerinde yapılan gözlemlerim mevcuttur, rehberlik yapan askerlerden yapılan alıntı hiçbir şekilde suçlama içermez, durum belirtir lütfen tekrar okuyunuz... Ben araştırmacı bir insanım, ancak Kıbrıs'ta yaşamıyorum bu yüzden yorumumda bir bağlantı adresi verdim tıklarsanız İngilizce olarak Tepebaşına gitmiş ve orada yaşayan yabancılardan bilgi almış birisinin verdiği net bilgileri aktarıyor. Yorumumun sonuç cümlesinde ise kimseden sunum yapmasını istemiyorum zaten şu anda yazı yazdığımız platform bir 'blog'. Yani 'İlgili'lerden bir talebim yok :) olsaydı resmi bir kuruma yazı yazardım. Sizden tek ricam; son cümlemi tekrar okuyun "sorgulayın, empati yapın".

Adsız dedi ki...

Ve son olarak koske kuşbaşı bakıldığı zaman silah şekli olarak inşa edilmiştir.